Çok Gülmek Kalbi Öldürür mü?

Peygamber Efendimiz(s.a.v.) çok gülmenin kalbi öldüreceğini buyurmuşlardır. Bu konuda Ebu Hureyre (r.a) olan tavsiyesini okumak için tıklayınız.


Tevbe-i nasûh veya Nasûh Tevbe Ne Demektir?


Samîmî, hâlisâne, azimkârâne olan bir tevbeye nasûh tevbe denilir. 

Nasûh, çok hâlis, çok temiz, veya pek ziyade faydalı demektir. Tevbe-i nasûh, bir kulun, işlediği günahlardan -sırf Allâh'ın rızâsına aykırı olduğu için- pişmanlık duyarak vazgeçmesi, bir daha yapmamağa azmetmesi ve nefsini buna alıştırıp günaha dönmemeye karar vermesidir.


İnsanların En İbadet Edeni Kimdir?

Peygamber Efendimiz(s.a.v.) Allâh’ın haram kıldıklarını terk edenlerin insanların en ibadet edeni olduklarını buyurmuşlardır. Bu konuda Ebu Hureyre (r.a) olan tavsiyesini okumak için tıklayınız.


Cemre Ne Demektir? Düşünce Ne Olur?


Cemre Şubat’ın 20, 27 ve Mart’ın 6’sında havaya, suya ve toprağa düşüp bunları ısıttığı kabul edilen havaya dâir hâdise hakkında kullanılan bir tâbirdir. Halk dilinde, birinci cemre, ikinci cemre, üçüncü cemre ve “Cemre düştü” denilir. Eski takvimlerde “Cemre-i ûlâ be-heva”, “Cemre-i saniye be-âb”, “Cemre-i salise be-hâk” diye geçerdi.

Lügat sahibi Kazvinî cemreyi şöyle izah eder: Vaktiyle göçebelik zamanlarında insanlar kış gelince hayvanlarıyla birlikte barınmak üzere üç daireli, kıldan çadır kurarlardı. Dairelerin birincisi ikincisini, ikincisi üçüncüsünü kuşatırdı. Birinci daireyi büyük, ikinci daireyi küçük hayvanlara, üçüncü daireyi de kendilerine tahsis ederler ve her bir daireyi birer ateşle ısıtırlardı.

Ümmetin Hayırlıları Kimlerdir?

Resûlullah Efendimiz (s.a.v.) buyurdular: “Ümmetimin hayırlılarından bir cemaat var ki, ilahi rahmetin genişliğinden açıkta gülerler, azabının korkusundan da gizli (yerlerde) ağlarlar. Bedenleri yerde, kalbleri göklerdedir, ruhları dünya'da akılları ise âhirettedir, yürümeleri vakarla, (Allâh’a) yaklaşmaları vesîle iledir.”


Tevbe, İmanın Şubelerinden Biridir


Tevbe, dinin çirkin gördüğü ve yasakladığı şeyleri terk etmek, övdüğü ve izin verdiği şeylere dönmektir. Günahlar ve isyanlar, helâk eder, Allâh'tan ve cennetlerinden uzaklaştırır. Onları terk etmek de Allâh'a ve cennetlerine yaklaştırır.

Samîmî, hâlisâne, azimkârâne olan bir tevbeye nasûh tevbe denilir. Nasûh, çok hâlis, çok temiz, veya pek ziyade faydalı demektir. Tevbe-i nasûh, bir kulun, işlediği günahlardan -sırf Allâh'ın rızâsına aykırı olduğu için- pişmanlık duyarak vazgeçmesi, bir daha yapmamağa azmetmesi ve nefsini buna alıştırıp günaha dönmemeye karar vermesidir.

Kişi beşeriyet hasebiyle bir günah işlediğinde hemen pişman olup üzüntüsünü kalben de hissetmeli, o günahı bir daha işlememeye azmetmelidir. Hemen istiğfara sarılmalı; Hak Teâlâdan günahlarının afvedilmesini, Rahmet-i ilâhiyesiyle ayıplarını örtmesini niyâz etmelidir.

Namazı Vaktinde Kılmayanların Hali

Peygamber Efendimiz(s.a.v) miraçta iken başlarına taşların düşüp yardığı ve o başların tekrar canladığı ve bunların tekrar taşla yarıldığı ve bu durumun sürekli tekrar ettiği bir topluluk gördü. Bunun üzerine Cebrail a.s'ye "Ya Cebrail bunlar kimlerdir?" diye sordular. Cebrail a.s: "Bunlar dünyada iken farz olan namazı vaktinde kılmayıp sürekli tehir edenler, geciktirenlerdir" dedi.


KAYNAK:ÇyS

Tevbenin En Küçüğü ve En Büyüğü

Tevbenin en küçüğü "Estağfurullah el azim ve etübü ileyk" demektir. 
En büyüğü ise Tesbih Namazı kılmaktır.


Tesbih Namazının Kabir Azabına Engel Oluşu

Peygamber Efendimiz(s.a.v) bir gün bir kabristanlıktan geçerken ölülerden ses geldiğini duydu ve yaklaştı. Kabirde birinin azap çektiğini gören Efendimiz(s.a.v) yatan ölüye senin bir avladın yok mu diye sordular. Ölü:
-Bir evladım vardı ama onu da birine evlatlık verdim dedi. Efendimiz(s.a.v) o ölünün evladını buldu ve kabirde yatan ailesinin kabir azabı çektiğini eğer tesbih namazı kılarsa azabın geçeceğini söyledi. Bir müddet sonra Efendimiz(s.a.v) yine o kabristanlıktan geçerken o kabirden ses geldiğini ve ölünün azap çekmekte olduğunu işitti. O ölünün evladını tekrar bulup Tesbih namazı kılıp kılmadığını sordu. Çocukta kıldım ded. Bunu üzerine Peygamberimiz kaç rekat kıldığını sordu. Çocuk 2 rekat deyince Efendimiz 4 rekat kıl buyurdular. Bunun üzerine o ölünün evladı 4 rekat Tesbih Namazı kıldı ve o ölüden azap kalktı.

İnsanların En Zengini Kimdir?

Peygamber Efendimiz(s.a.v.), Allah'ın taksimine razı olanın insanların en zengini olduğunu buyurmuşlardır. Bu konuda Ebu Hureyre (r.a)'a olan tavsiyesini okumak için tıklayınız.

Guatr Hastalarının Yemesi ve Yememesi Gereken Besinler

Guatr hastaları şunları yemekten kaçınmalıdır:

1
Lahana
2
Turp
3
Mısır
4
Karalahana
5
Soya fasulyesi
6
Yer fıstığı
7
Şalgam




Guatr hastalığına iyi gelen besin ve bitkiler şunlardır:

Samimi Bir Tevbe Nasıl Yapılır?


Bir kişi İbrahim Edhem Hazretlerine: ‘Ben kendime çok zulmettim. Bana nasihatte bulun.’ dedi. İbrahim Edhem Hazretleri;

“Sana altı şey öğreteceğim. Eğer bunları kabul edersen, bundan sonra sana zarar verecek bir şey işlemezsin.” dedi:

“Allâhü Teâlâ’ya isyan edeceğin zaman onun mülkünden çık.” Adam, 'bu nasıl mümkün olur. Doğudan batıya, güneyden kuzeye, yerin altından arşın üstüne kadar hep Allâhü Teâlâ’nın mülküdür. Ben onun mülkünden çıkıp nereye gidebilirim,' deyince “Hem onun mülkünde duracaksın hem de ona âsî mi olacaksın!” buyurdu.

“Günah işleyeceğin zaman Allâhü Teâlâ’dan rızık isteme.” Adam, ‘Bu nasıl olabilir? Zira bütün âlemdeki canlılar onun rızkını yerler. Onun ihsanından faydalanırlar,’ deyince “Hem onun rızkından yiyeceksin hem de günah mı işleyeceksin!” buyurdu.

Şair Bâkî'den Bir Beyit


Baş eğmeziz edânîye dünyâ-yı dûn içün
Allâh’adır tevekkülümüz i'timâdımız.

(Bâkî)

İlk Müslüman Olanlar ve Çektikleri Eziyetler


Resûl-i Ekrem Efendimiz’i (s.a.v.) tasdik edip İslâm dinini kabul eden ashâb-ı kiramdan birçokları bu uğurda pek çok eziyetler çekmiş, birçok maddî mahrumiyetlere katlanmış, dinleri uğrunda mallarını, canlarını fedadan çekinmemişlerdi. Hattâ, bizzat Resûlullah aleyhisselam dahi birçok eziyetlere mâruz kalmış, hiçbir peygamberin görmediği ezâ ve cefâya uğramış; bunlara sabr ile, metanet ile katlanmış, yüksek peygamberlik vazifesini harikulade bir azim ile ve hakkıyla îfaya muvaffak olmuştur.

Kölelerden ilk evvel müslüman olan Bilâl-i Habeşî müslüman olunca görmediği eziyet kalmamıştır. Müşrikler, bu muhterem zâtın boynuna ip takmışlar; onu çocukların ellerine vererek sokaklarda, kızgın kumların üzerinde dolaştırmışlar, kendisini bayıltıncaya kadar dövmeye devam etmişlerdi; fakat, Hz. Bilâl bu eziyetlere katlanıyor “Allah birdir, Allah bir!” diye dininde sebat ediyordu.

Bel Sağlığı İçin Nelere Dikkat Etmek Gerekir?


• Ağır bir yükü kaldırmayın, çekerek veya iterek tek başınıza götürmeyin.
• Hafif olsa da yerdeki bir cismi çömelerek alın, belden eğilerek bir şey almayın. Yükün ağırlığını belinize değil, bacaklarınıza verin.
• Bir eşyayı iki kişi taşıyorsanız, birbirinize haber vermeksizin bırakmayın.
• Yük taşırken belinizle değil, vücudunuzun tamamı ile dönün.
• Sandalye veya koltukta otururken eğilerek yerden bir şey almayın.
• Boyunuzdan yüksek yerlerden bir şey alacağınız zaman önce ayağınızın altına bir şey koyup hizasına geldikten sonra alın.
• Masa başında uzun müddet bel desteği olmaksızın çalışmayın.


Ayrıca düzenli egzersiz ve ortopedik yatak faydalıdır. 

Hastalıklar Günahlara Keffaret midir?


Hz. Ali (r.a.) bir seferden Kûfe'ye dönerken bir evin gölgesinde yatan hasta bir kimse görüp selâmdan sonra:

“Senin yüzünün rengi değişmiş, acaba hastalıktan mı?”  dedi. Adam:

“Evet, hastayım” diye cevap verince Hz. Ali (k.v.):

“Başına gelen bu hastalıktan sevap umar mısın?” dedi. Adam:

“Evet” deyince Hz. Ali şöyle buyurdu:

Yatarken Okunacak Dualar Nelerdir?

Yatmadan önce İhlas, Felak ve Nas sureleri okunup ellere üflenip daha sonra yüz ve vücut sıvazlanır.
Yüzü kıbleye ve sağa gelecek şekilde yatılmaya çalışılır ve uyumadan da “Allâhümme bismike emûtü ve ahyâ" duası okunur. Bu duanın manası şöyledir: Allâh’ım, senin adını anarak ölürüm ve dirilirim (uyurum ve uyanırım).

Peygamber Efendimiz (s.a.v.) Nasıl Uyurdu?

Mühür Hakkında Bilgiler-Peygamberimizin Mührü


Mühür farsçadır, Türkçesi “damga”, Arapçası “hâtemdir.” Çok eski tarihlerden itibaren kullanılan mühür, bir madenden veya taştan yapılır ve imzâ yerine kullanılırdı. Mührün en mühim faydası emniyettir.

Mühür kazıyan “hakkâk” en iyi hattâtlardan ders alır ve usta bir hakkâk yanında en az yedi sene çıraklık eder, birkaç sene kalfalıktan sonra “peştamal kuşanarak” usta olurdu.

Mühür üzerinde sâhibinin alâmeti olacak ismi yahut sâhibin tercihine göre münâsib bir tâbîr, bir duâ kelimesi bulunurdu. Mühürler ıstampanın kullanılmadığı devirde mum isine tutulduktan veya serçe parmağa mürekkeb sürüldükten sonra kâğıdı biraz yalayıp ıslatarak istenilen yere kuvvetlice bastırılmak sûretiyle yapılırdı. Bazan de kırmızı renkteki mum eritilerek kâğıda damlatılır ve soğumadan biraz ıslatılmış mühür muma bastırılırdı.

Ebeveynler Çocuklarına Nasıl Davranmalı?


Bir baba evlâdına karşı dâimâ babalık vakarını muhâfaza etmeli, annesi de çocuğu babasıyla korkutmalıdır.

Herkese tevazu ile muamele etmesini ve “istemek dilencilerin âdetidir.” diye aynı yaştakilerden bir şey istememesini çocuğuna öğretmeli ve kimsenin yanında tükürüp sümkürmemesini, çok konuşmamasını, sorulmayınca söze atılmamasını, kendinden büyük olanlara hürmet etmesini ve yürürken büyüklerin önlerine geçmemesini öğretmelidir.
Bir çocuk yedi yaşına girince onu yumuşaklıkla abdest ve namaza alıştırmalıdır ki, çocuk on yaşına geldiği zaman dînî amellerini noksansız yapabilsin.

Allah İçin Sevmek Nasıl Olur?


Bir kimsenin sevdiği şey dünyâ için değil de âhirete âit bir husûs için olursa bu Allâh için sevmektendir.

Bir kimse Allâh rızâsı için ve âhirette de Allâh’a râzı olduğu halde kavuşmak için samimi olarak her ne işlerse Allâh rızâsı için sevmiş olur. Fakat çok kimsenin kalbinde Allâh’ın ve dünyanın sevgisi birleşir. Bu da kabûle şayandır. Zira insanın tabiatı dünyadaki şeylerden hoşlanır.

Çocuk Terbiyesi Nasıl Olur?


Çocuk Allâh’ın bir emânetidir. Çocuğu cehennem ateşinden korumak; terbiye etmek, güzel ahlâk öğretmek, kötü arkadaştan esirgemek sûretiyle olur. 

Çocuğun annesi sâliha, güzel ahlâklı ve helâl yemeğe dikkat eden olmalıdır. Çünkü kötü ahlâk anne sütünden geçer. Harâm yiyenin sütü murdar olduğundan çocuğun vücudu onunla beslenirse eserleri ergenlikten sonra meydana çıkar.

Çocuk konuşmaya başlayacağı sırada ilk sözünün “Allâh” kelimesi olmasına çalışmalıdır.

Bazı şeylerden utanmaya başlayınca fenâ olan her şeyden sakındırmalıdır.

Tuvalete Girerken ve Çıkarken Hangi Dualar Okunur?

Tuvalete girerken şu dua okunur:
اَعُوذُ بِاللهِ مِنَ الْخُبْثِ وَالْخَبَائِثَ
Euuzü billâahi minel hubsi vel habâais


Tuvaletten çıkarken şu dua okunur:

Temizlik İmandandır


İslâm dîni temizliğe çok ehemmiyet vermiştir. Temizlik bir kısım ibadetlerin şartıdır, anahtarıdır. Temizlik bulunmadıkça bu ibadetler yerine getirilemez, temizlik bulunmadıkça insan, Hak Teâlâ’nın manevi huzuruna giremez. Nitekim hadîs-i şerîflerde: “Nezâfet imandandır.” “Namazın anahtarı temizliktir.” buyurulmuştur.

Vücûdumuza bir pislik bulaşırsa onu yıkamadan namaz sahîh olmaz. İnsanlar kabirlerinde en önce temizlikten sorulurlar. Binâenaleyh küçük veya büyük abdestten sonra bunların çıkmış olduğu yerleri tamamen temizlemek gerekir ki, buna “istincâ” denir. Bu temizleme su ile yapılır.

İstincâ'da temizliğe fazla dikkat edip idrar ve benzeri pislik eseri bırakmamağa “istinkâ” denir. İstincâ’dan sonra ayağa kalkmadan temiz bir bez veya benzeri ile ve sol el ile kurulanmalı; temizlik için kullanılan suyun kalıntılarını gidermeğe çalışmalıdır.

HAZRET-İ ALİ’NİN (R.A.) HESÂBI


İki arkadaş oturmuş yemek yiyordu. Birisinin beş, diğerinin üç ekmeği vardı. Oradan geçen başka birini de yemeğe çağırdılar. Üç kişi sekiz ekmeği berâber yedikten sonra, üçüncü adam, her ikisinin ekmeklerinden yediğinin bedeli olarak sekiz dirhem verdi. İki arkadaş parayı paylaşamadılar. Beş ekmeğin sâhibi:

– Benim beş ekmeğim vardı. Beş dirhem benimdir.

Senin üç ekmeğin vardı, hakkın üç dirhemdir, dedi.

Üç ekmeğin sâhibi ise hakkım paranın yarısı olan dört dirhemdir, diyordu.

2. Abdülhamid Han'ın Eşiyle Olan Bir Diyaloğu


İkinci Abdülhamîd Han'ın değerli eşi Müşfika Hanım, kızı Ayşe Sultan ile birlikte oturuyorlardı. Bir hünkârın eşi ve kızı olarak senelerce yaşadıkları bir ömürden sonra, ânî olarak sıkıntılı ve zaruret dolu bir hayatın en acı hakikatleri arasına düşmüşlerdi.

Müşfika Hanım, pek değerli eşi Sultan Abdülhamîd Han'a âit çok manalı bir hâtırasını şöyle anlatıyor:


“Bir gün Sultan Abdülhamîd Han rahatsızlanmıştı. Sabahleyin yataktan kalkmak istediğinde kendisinde kuvvetli bir halsizlik ve kırıklık hissetmişti. Çoraplarını giyip odadan dışarıya çıkması gerekmişti. Fakat biraz öne eğilip ayağına çoraplarını dahi geçirecek hali yoktu. Ben hemen çorapları alıp karyolanın önünde yere çökerek pâdişâhın ayaklarına çorapları giydirdim. Benim bu içten hareketim ve alâkamdan pek mütehassıs olan Sultan:

REBÎULÂHİR AYINDA OKUNACAK DUALAR


Hayırlı ömür, düşmana galebe ve kötü ölümden muhâfaza için, bu ay müddetince sabah-akşam üçer kere şu duâ okunmalıdır:

“Sübhânallâhi mil’el-mîzân ve müntehe’l-ilmi ve mebleğa’r-rizâ ve zinete’l-arş.” 


KAYNAK:(Duâ ve İbâdetler, Fazîlet Neşriyat)



REBÎULÂHİR AYI HAKKINDA BİLGİ


Rebîulâhir ayı, kamerî ayların dördüncüsüdür.

Hayırlı ömür, düşmana galebe ve kötü ölümden muhâfaza için, bu ay müddetince sabah-akşam üçer kere şu duâ okunmalıdır:

“Sübhânallâhi mil’el-mîzân ve müntehe’l-ilmi ve mebleğa’r-rizâ ve zinete’l-arş.” 

RESÛLULLAH (S.A.V.) EFENDİMİZ BUYURDULAR


Peygamber Efendimiz (s.a.v.): “Benden şu kelimeleri öğrenerek onlarla amel edecek olanınız yahut amel edecek kimseyi bileniniz var mıdır?” diye suâl buyurunca, Ebû Hüreyre (r.a.):

“Ben, yâ Resûlallâh” dedi ve şöyle anlattı:

Peygamber Efendimiz elimden tuttu ve beş (madde) saydılar. Buyurdular ki:

“Allâh’ın haram kıldıklarını terk et ki insanların en ibâdet edeni olasın.

Sigaranın Zararları


Sigara dumanında birçok zehirli kimyevî maddeler vardır. Bu sebeple sigara dumanına maruz kalanlar da içenler gibi zehirlenir. Sigara birçok hastalıkla birlikte kanser de yapmaktadır. Sigara, içen veya dumanına maruz kalan kadınlarda erken doğum, erken yaşlanma, kemik erimesi, kısırlık, sakat ve hastalıklı çocuk doğurma vb. şeylere sebep olmaktadır.

“Bir taneden bir şey olmaz” yalanına kanmamalı, sigarayı hiç denememeliyiz. Anne veya babanın sigara içmesi yüzünden çocuklar çok küçük yaşlarda sigaraya başlamaktadır. Sigara iptilâsı tedavi edilmesi gereken bir hastalıktır. Bırakmada başarılı olmak için sigarayı bırakma isteği ve iradesi olmalıdır. Azaltarak bırakılmaz. Bırakmaya tam karar verip birden bırakılmalıdır. Sigaradan kurtulmak güçtür, ancak imkansız değildir. İlk iki-üç hafta en zor devredir, sonra içme isteği giderek ortadan kalkar.

Gusül Abdesti Kısımları


Farz olan gusülden başka sünnet, müstehap ve mendup olan gusüller de vardır:

Cuma, Ramazan ve Kurban bayramı, ihrâma girmek için ve arefe günü gusül sünnettir.

Her müslüman erkek ve kadın Cuma günü temizlenmelidir. Cuma günü gusül abdesti almak ve tırnak kesmek gibi sâir icabeden temizlik sebebiyle günahlar ağaçların yaprakları gibi döküleceği bildirilmiştir. 

Resûlullâh Efendimiz (s.a.v.);

Hangi Dualar Makbuldür?


Resûlullâh Efendimiz (s.a.v.) buyurdular:

Namaza başlanana kadar müezzinin duâsı,

Cenâb-ı Hak şehîdliği ihsân edene kadar mücâhidin duâsı,

Allâhü Teâlâ belde ve vatanına döndürünceye kadar hacının duâsı,

Allâhü Teâlâ kendisine yardım edinceye kadar mazlûmun duâsı ve

İftâr edene kadar oruçlunun duâsı (makbûldür)”.

KAYNAK

Peygamber Efendimiz (s.a.v.) Nasıl Uyurdu?


Resûlullâh aleyhisselâm her gece yatağına geldiğinde ellerini bitiştirir, sonra “Kul hüvallâhü ehad”, “Kul e’ûzü bi-rabbi’l-felak” ve “Kul e’ûzü bi-rabbi’n-nâs” sûrelerini okur ve ellerine üfler, sonra elleriyle yüzünden, başından ve ön tarafından başlayarak vücûdunda ulaşabildiğini meshederdi ve bunu üç kere yapardı.

Resûlullâh aleyhisselâm gece yatağına girince (sağ) elini (sağ) yanağı altına koyar ve sonra “Allâhümme bismike emûtü ve ahyâ”* duâsını okur, uyandığında da “Elhamdülillâhillezî ahyânâ ba’de mâ emâtenâ ve ileyhi'l-ba’sü ve’n-nüşûr”** duâsını okurdu.

Hz Şit Aleyhisselam


Hz. Âdem aleyhisselâmdan sonra, Allâhü Teâlâ Hz. Şît aleyhisselâma peygamberlik vermiştir. Hz. Şît aleyhisselâm, Hazret-i Âdem’in (a.s.) en güzel ve en sevgili oğludur. Hz. Âdem'in yaratılışından yüz yirmi sene sonra doğmuş, 912 sene yaşamış, vefât edince Mekke dağlarından Ebû Kubeys dağında Hazret-i Âdem’in yanına defnedilmiştir.

Hazret-i Şît aleyhisselâma 50 sahîfelik bir kitap verilmiştir. Kâbe-i Muazzama’yı bir rivâyete göre Hazret-i Âdem, diğer bir rivâyete göre de Hazret-i Şît ilk defa ve taştan binâ etmiştir.

Allâhü Teâlâ Şît aleyhisselamı Hz. Âdem’in şehid edilen oğlu Habil’e bedel olarak ihsan ettiğinden kendisine Hibetullah (Allâh’ın hediyesi) mânâsında Şît (veya Şis) adı verilmiştir. 


Sevgililer Günü Tarihçesi? Sevgililer Günü Caiz mi?


St. Valentinus efsanesi

Son yıllarda iyice yaygınlaşan "Sevgililer Günü" (Saint Valentine's Day) efsanesine. Diğerlerinde olduğu gibi, bunun kaynağında da, Hıristiyan motifi var.  

Sevgililer gününde ismi geçen Valentine, bir Hıristiyan azizidir. III. Yüzyılda, Roma tahtında İmparator II. Claudius oturuyordu. "Zalim" adıyla tanımlanan Claudius aşırı savaş ve askerlik tutkunuydu, her yetişmiş erkeğin muhakkak asker olmasını istiyor ve kimseye göz açtırmıyordu. 

Öylesine ileri gitmişti ki, askerliğe engel oluyor düşüncesiyle evlenmeyi dahi yasaklamıştı. Gençler şaşkındı, kimse korkudan evlenemiyordu. İmparator tüm Romalılar'ın 12 tanrıya tapmalarını aksi şekilde davrananların ve özellikle de Hıristiyanlar'la ilişkiye girenlerin ölümle cezalandırılacaklarını emretti. 

Fani Dünya


Yalancı dünyâya aldanma yâ hû,
Bu dernek dağılır dîvân eğlenmez.
İki kapılı bir virânedir bu,
Bunda konan göçer, mihmân eğlenmez.

Bakma bunun karasına ağına,
Gönül verme bostanına bağına,
Benzer hemân oğlan oyuncağına,
Bunda aklı olan insan eğlenmez.

HZ. EBÛ BEKİR’İN TEVAZUU


Hz. Ömer, Medine’nin kenar mahallesinde oturan, yaşlı ve a’mâ bir kadının, su ve yiyeceğini vermek ve ihtiyaçlarını gidermek için yanına gitmeyi âdet hâline getirmiş idi. Her ne zaman o yaşlı kadının yanına gelse, başka birisinin kendisinden önce davranıp, bütün ihtiyaçlarını karşıladığını görürdü.

Defalarca böyle olunca Hz. Ömer bu gelenin kim olduğunu tesbit için takip etmeye başladı. Bir de ne görsün o gelen kişi, zamanın halifesi Hz. Ebû Bekir’dir. Hz. Ömer “Vallahi, demek ki o kişi sensin ha!” dedi.


Sultan İkinci Mahmud Han’ın Kaptan Paşa’ya yazdığı bir Hatt-ı Hümâyûnu


Kaymakam Paşa ve Kaptân-ı Deryâm!
Ben yüzümü, gizliyi ve sırları bilen Allâh’a yönelttim. Benim ondan başka yardımcım yoktur. Müslümanlarda çalışkanlık yok ve bu tembellik beni hayrete düşürüyor. Yerin ve göklerin yaratıcısı olan Cenâb-ı Allah bizlere yardım etsin. Bu dünyâya gelmenin gâyesi, nefs-i emmareye tâbi olmak değil, ancak ve ancak “Ben insanları ve cinleri sâdece bana ibâdet etsinler diye yarattım.” Âyet-i kerîmesinin mânâsıyla amel etmek içindir. Bizim en büyük düşmanımız nefsimizdir. Hâlâ nefsimize karşı zafer kazanamadık. Ne zaman nefsimize gâlip gelirsek, din düşmanları da ancak o zaman mağlup olur. Allah ıslah eylesin. Âmîn.   Hatt-ı Hümâyûn 525/25611


Edepli Olmak ve Edep Hakkında Sözler


Edep, insanı utanılacak hallerden koruyan nezih bir huy ve melekedir. Haya, nezâket, zarâfet hep edeptendir.

Dinde de edep, farz, vacip ve sünnetlerden başka islamın teşvik ettiği, güzel gördüğü şeylerdir ki mendup denir. Mesela namazda rukû ve secde tesbihlerini üçden fazla okumak ve gücü yetenin Resûlullah Efendimiz için de kurban kesmesi gibi.

Ebû Ali ed-Dakkak (k.s) demiştir ki: "Kul ibadeti ile Cennete, tâatindeki edebiyle de Allâhü Teâlâ'ya ulaşır.

İlim, edeble anlaşılır, amel, ilimle sahih olur, hikmete amelle erilir.”

Hz. Adem Hakkında Bilgi


Bütün insanların babası ve ilk peygamberi Âdem aleyhisselâmdır. Allâhü Teâlâ Hazretleri bu âlemi yoktan var etmiş, birçok zamanlar geçtikten sonra da yeryüzünde insan cinsinin ilk babası olmak üzere Hz. Âdem’in cesedini topraktan yaratıp ona ruh vermiş, ilim ile imtiyazlı kılmış ve ona eş olmak için de Hz. Havva’yı yaratmıştır.

Bütün melekler, Allâhü Teâlâ’nın emriyle Hz. Âdem’e secde ettiler. Yalnız meleklerin arasında yaşayan ve esasen cinlerden olan İblis; şeytan, kibirlenip Âdem’den daha hayırlı olduğunu iddia ederek secde etmemiş, melekler arasından kovulmuştur.

Kanaat Etmek


Allâhü Teâlâ -meâlen-: “Dünyâ hayâtındaki maîşetleri biz taksîm ettik.” (Zuhruf, 32) buyurdu.

Hadîs-i şerîfde: “Allâh’ın sana takdîr buyurduğuna râzı olursan insanların en zengini olursun.” buyuruldu. Muhakkak Allâh’ın taksîm buyurduğuna râzı olanın kalbi zengin olur, başkasının elindekine bakmaz. Kanâat bitmez tükenmez hazinedir.

Kanaatle zenginlik ve servete nail olunur. Kanâat eden fakir ise de zengin olur. Kim kanâat etmezse zengin ise de fakîrdir.

Tuaregler Kimdir?


Tuaregler, Burkina Faso, Cezayir, Libya, Mali ve Nijer arasında geniş bir alanda yaşarlar.
Berberi dillerinden birini konuşurlar. 
Sayıları yaklaşık 1,2 milyona ulaşmış durumdadır. 
Tuaregler bağımsız bir siyasi örgütlenmeye de sahiptirler.
Kuzey Tuaregler çoğunlukla çölde, Güney Tuaregler ise daha çok step ve savanlarda yaşar.
Kuzeydeki başlıca Tuareg konfederasyonları Ahaggar ve Azcer, güneyde ise Asben, İfora, İtesan, Avellimiden ve Kel Tademaket'tir.Güney Tuaregler Zebu ve deve yetiştirir ve bunların bir bölümünü Kuzey Tuareglere satarlar.1970'lerde ve 1980'lerde Moritanya'nın güneyi, Senegal, Nijer, Burkina Faso ve Çad'ı etkisi altına alan kuraklık Güney Tuareglerin sayısının azalmasına ve hayvancılığa dayalı geleneksel yaşam biçimlerinde önemli değişikliklere yol açmıştır. Güney bölgelerde yaşayan Tuaregler kısmen melezleşmiştir.

Kim Bu Adnan Oktar?


Adnan Oktar ismiyle malum zatın biyografisini uzun uzun anlatacak değilim…

İyi resim yapar, iç mimari ve dekorasyon konusunda zevk sahibidir, peyzaj da hakeza öyle!

Kısacası zevk ve güzellik hastası…

Adnan Oktar; bir dönemin Harun Yahya’sı: Darwinizm ve masonluğa karşı hakikatli ilmi kitaplar neşreden, medya karşısına hiç çıkmayan; sadece kitaplarıyla ve Anadolu’nun her yerinde Bilim Araştırma Vakfı (BAV) aracılığıyla düzenlenen konferanslarla gündeme gelen; hatta ismi konusunda “Erbakan’dır” şeklinde spekülasyonlar yapılan; az konuşan, beyaz saçlı, beyaz sakallı biri!

Adnan Oktar’ı Harun Yahya olarak tanıdım… 2000 yılının ortalarında cezaevinden çıktığında kendisiyle bir röportaj yapmak üzere Kadıköy Fenerbahçe’ye gitmiştim… Oktar’ın bulunduğu eve eşikten içeri adımımı ilk attığımda hissettiğim duygu ömrümde sanırım bir daha hissedemeyeceğim bir duyguydu… 

Kaza ve Nafile Namaz Hakkında Merak Edilenler

Kaza namazı kılmak, nafile namaz kılmaktan evlâ ve daha mühimdir. Fakat farz namazların sünnetleri -müekked olsun olmasın- bundan müstesnadır.


Bu sünnetleri terk ederek bunların yerine kazaya niyet edilmesi doğru değildir.

Hatta kuşluk ve tesbih namazları gibi, haklarında hadîs-i şerîf bulunan nafile namazlar da böyledir.

Çünkü bu sünnetler, farz namazları ikmâl eder; tamamlar. Bunların telafisi mümkün değildir. Kaza namazlarının ise, muayyen vakitleri olmadığı için telafileri mümkündür.

HZ. İDRİS ALEYHİSSELÂM HAYATI

Hz. İdris aleyhisselâm, büyük bir peygamberdir. 
Hz. Şit'ten sonra peygamberliğe nail olmuştur. 
Birçok ilim ve hikmetler ile göklerin sırlarını bilirdi. 
İlk yazı yazan ve ilk elbise diken Hazret-i İdris aleyhisselamdır. 
Yeryüzünde üç yüz altmış sene yaşadı. Nihayet, Hak Teâlâ tarafından yüksek bir makama kaldırılmıştır.

İlk Elbise Diken Peygamber Kimdir?

İlk elbise diken Peygamber Hz. İdris aleyhisselamdır.

İlk Yazı Yazan Peygamber Kimdir?

İlk Yazı Yazan Peygamber Hz. İdris'tir.

İlmin Artması İçin Ne Yapmak Gerekir?

İmâm-ı A’zam hazretlerine “Bu ilmi nasıl elde ettiniz?” diye soruldu. 
Şöyle buyurdular: “İnsanlara anlatmakta cimrilik etmedim. Başkalarından istifâdeden de bir an geri durmadım. Bir meseleyi anladığım vakit “Elhamdülillâh” dedim. Böylelikle ilmim artmış oldu.

İbn-i Kemâl Paşa'dan Bir Kıta

Mansıbda bir olsa dahi ger âlim ü câhil, Zâhirde müsâviyse hakîkatte bir olmaz.
Altun ile farzâ ki berâber çekile seng, Vezn içre bir olmak ile kıymette bir olmaz.
 (İbn-i Kemâl Paşa) 

 Yani: Âlim ile cahil rütbede bir olsada hakîkatte denk olmaz.
Altın ile taşın ağırlıkları aynı olsada kıymetleri bir olmadığı gibi.

"Allâh’ım, fayda vermeyen ilimden sana sığınırım"

Resûlullâh Efendimiz (s.a.v.) buyurdular: 
• “Her kim ilmi öğrenir ve öğretirse, işte bu kimse göklerin melekûtünde azîm (büyük, ulu zât) olarak çağırılır.”
• “Bilmeyene yazıklar olsun, bilip de amel etmeyene üç defa yazıklar olsun.” 
• “İnsanlara hayrı emredip kendisini unutan âlimin misâli insanları aydınlatırken kendisini yakan mum gibidir.” 
• “Kıyâmet günü azâbı en şiddetli olan, Allâhü Teâlâ’nın ilmiyle menfaatlendirmediği âlimdir.” 
• “Kıyâmet günü âlim misin, câhil misin? diye suâl olunduğunda hâlin nice olur yâ Uveymir? Eğer âlimim desen ilminle ne amel işledin? denir. Eğer câhilim desen mâzeretin neydi de ilim talebinden geri kaldın, denir.” 

Kanâatkar Olmak

Allâhü Teâlâ -meâlen-: 
“Dünyâ hayâtındaki maîşetleri biz taksîm ettik.” (Zuhruf, 32) buyurdu. 
 Hadîs-i şerîfde: 
“Allâh’ın sana takdîr buyurduğuna râzı olursan insanların en zengini olursun.” buyuruldu. 
Muhakkak Allâh’ın taksîm buyurduğuna râzı olanın kalbi zengin olur, başkasının elindekine bakmaz. Kanâat bitmez tükenmez hazinedir. 
Kanaatle zenginlik ve servete nail olunur. Kanâat eden fakir ise de zengin olur. Kim kanâat etmezse zengin ise de fakîrdir. 

Müslümanları Hakir Görmemek

Peygamber Efendimiz (s.a.v.) Hz. Ebû Bekir'e (r.a) şöyle buyurdular: 
 “Yâ Ebâ Bekir! İnsanların dünyaya koştuğunu gördüğün zaman sen âhiret için çalış. Her zaman ve her yerde Allâhü Teâlâ’yı zikret. Sen Allâhü Teâlâ’yı zikredersen o da seni zikreder (rahmet ve mağfiretiyle muâmele eder). Müslümanlardan hiç kimseyi hakir görme. Zira Müslümanların küçükleri Allâhü Teâlâ nezdinde daha büyüktür.”

Hz.Asiye Kimdir?

Hz. Âsiye, Hz. Mûsâ aleyhisselâm’ın hayatta kalmasına vesile olmuş, ona en büyük hizmetlerde bulunmuş ve nihayet ona iman etmiş yüksek iradeli bir kadındır.
 Hz. Mûsâ doğduğu sırada Allâhü Teâlâ annesine “Çocuğunu endişesiz emzir, şâyet çocuğun hakkında bir fenalık hissedersen onu bir sandık içinde Nil nehrine bırak, hiç üzülme, çocuğun sana tekrar iade edilecektir. Büyüdüğünde de ona peygamberlik vazifesi verilecektir.” diye vahyetti.
Hz. Mûsâ’nın annesi, çocuğuna bir zarar geleceğinden korktuğu vakit, bir sandık içinde Nil nehrine bırakmış, Firavn'ın sarayının yanından akıp giderken görülerek saraya alınmıştı.

Firavn bir rüya görmüştü. Rüyası, İsrailoğullarından bir erkek çocuğu senin mülkünü ve saltanatını elinden alıp dinini değiştirecektir, diye tabir olununca Firavn, doğacak olan erkek çocukların öldürülmesini emretmişti. (Bu cümle peygamberler tarihinden)
Kula%C4%9F%C4%B1m%C4%B1z+Neden+%C3%87%C4%B1nlar